» Macahel Bizimdir İnisiyatifi - Macahel'in ve Macahelli'nin Sesi
Anasayfan Yap Favorilerine Ekle E-Posta Tavsiye Et İletişim Player'i Aç Siteyi Kişiselleştir
   
   
   
 

Ana Sayfa

Yazılar

Dilekçeler

Röportajlar

Haberler

Ziyaretçi Defteri

Bağlantılar

Forum

Resim Galerisi

Videolar

Site Üyeleri

İletişim
 
Üyelik Kullanıcı Adı :  Şifre :  Güvenlik :  Hatırla :    
 
 
Forumdaki Son Cevaplar : Macahel Vakfında alicengiz oyunları mı?..(MacahelBizimdir) CHPli Artvin Belediyesi HES Yapıyor..(Mereta) Getirilerini gördükçe HES desteklenecek..(Mereta) HESler Enerji İthalatını Düşürdü..(Mereta) Hidroelektrik Enerji ve Çalışma Sistemi..(Mereta) Macahel’deki Festival Adlı Gösterinin14’..(Mereta) Sözde Çevrecilik..(Mereta) Borçka Köylere Hizmet Götürme Birliği..(MacahelBizimdir) Elektriği Kesilen Köy, Rüzgar Enerjisind..(Mereta) Macahelin Geleceğine Dair Dışarıdan Bir ..(Maralli) Muhalefet Parti Belgelerinde HESler..(Mereta) Yenilenebilir Enerji ve Çevre..(Mereta) MGK Kararlarında HES..(Mereta) HES karşıtlarını fosil yakıt lobisi kışk..(Mereta) Yenilenebilir Enerji Nedir?..(Mereta)
                
» [ MacahelBizimdir.Org Forum ] [ HES Projeleri ] [ Alıntı Makale: Macahel Bizimdir (Su kullanım hakkı sözleşmeleri) ]
Mereta
[Forum Yöneticisi]



MSN : Yazmamiş
Yaş : 47
Cinsiyet : Bay
Mesaj sayısı : 46
Giriş sayısı : 64
Puanı : 0
Konudan aldığı puan : 0
Puan verenler
Konuya Puan ver

Tahir Öngür - soL İnternet Gazetesi

Macahel’i herkes bilmeyebilir. Artvin’in Gürcistan sınırında, oralıların anlatımıyla “Doğa ile insan ilişkisinde dünya çapında örnek olarak gösterilebilecek, bin yılı aşkın süredir yaşanılan bir bölge olan Macahel, 6 köyden oluşmaktadır. İnsanlar bu bölgede geçimlerini tamamen doğadan sağlamaktadırlar. Bölge ormanlarla kaplı, havası ve suyu tertemiz, biyolojik açıdan eşsiz bir bölgedir. Bölge insanının yiyecek ürünleri tamamen doğaya bağlıdır. Yaşadıkları evlerini ve yakacak ihtiyaçlarını kendi tasarruflarındaki alanlardan temin etmektedirler. Bütün ihtiyaçlar doğaya bağlı olmasına rağmen, doğal hayat hiçbir şekilde zarar görmemiştir. Aksine halkın doğayı geleneksel koruma ve kullanma kültürü sayesinde doğal hayat asırlardır bozulmamıştır. Zaten doğa halk tarafından tahrip edilseydi, Macahelin güzelliklerinden bahsediyor olamazdık.”

Çok fazla kişinin bilmeyişi belki de bir şans. Zor ulaşılır olması da bir şans sayılabilir. Bu sayede Macahell’e yabancılar doluşmamış, ticarileşmemiş, kirlenmemiş, ekolojik dengesi bozulmamış.

Bozulmamıştı. Ama şimdi Macahell’leri “Macahel Bizimdir!” demeye iten iki tehdit altındalar. Birinde, hazır Macahel el değmemiş bir güzellikler ve zenginlikler kuytusu ya, bir Dünya Bankası fonuyla sözde orayı korumaya; ama aslında, orayı yaşayanlarına zehir etmeye; bu arada da bir çok yabancya kariyer sağlamaya yönelik bir GEF Projesi.

Öteki ise, daha yaygın bir kıyımın Macahel’e düşen payı. Şimdi, Macahel Havzası’nda tasarlanan Sarnıç, Altındere, Camili, Bozçalı-I ve II, Uğur ve Leylak HES’leri, hidroelektrik santralları değişik firmalara tahsis edilmiş durumda. Nasıl sığdıracakları bilinmez; ama, bu güzelim yere 7 HES yapacaklar. Bunun için yollar yapacaklar, kazılar, dolgular, beton yapılar yapacaklar. İş makinaları, kamyonlar, motor gürültüleri işgal edecek vadiyi. Toz, gazve yakıt artıkları yayılacak yöreye. Akarsular dizginlenecek, ketlenecek, çevrilecek. Doğal yaşam dönüştürülecek ve firma bilançolarnda kâr, yörede yıkım kaydı olacak.

Bunu yöre halkına sormadıkları açık. Onlar bundan rahatsız.
“2005 yılında teşvik yasaları ile Camili havzasındaki HES santrallerinin yapımı ve tahsisi hakkında, tahsis yıllarında tarafımızdan yapılan uyarıların anlaşılmamış olduğu, son görüşmelerde teyit edilmiştir.

Bölgemizin tüm suları birkaç firmaya amacı ne olduğu bilinmez şekilde tahsis edilmiş olup, bir kısım duyarlı insanlarımızın olumsuz bakışları sayesinde, yöre kaynaklarının üzerinde yapılacak işlerin yöre insanlarına ne verip ne götüreceği endişeleri ile tahsisin büyük bölümü durdurulmuştur (Maral, Uğur, Efeler dereleri); ancak bu netice Camili insanının içe kapalı, çağ dışı yaşamına devam etme hevesinde olduğu için değildir.”
diyenler onlar.

Bunu, Türkiye halkına sormadıkları da açık. Onlara yalnız nasıl bir enerji darboğazında olduğumuz masalı anlatılıyor, şimdilerde. Yoksa, sessiz-sitemsiz nasıl kurarlardı “SU KULLANIM HAKKI SÖZLEŞME” düzenini.

Bunu da bilen az, kuşkusuz. Oysa, ETKB’nın güler bakanı artık sularımızın boşa akmayacağı muştusunu yineleyip duruyor, bugünlerde. Belki, duyan birçok kişiye sevimli de geliyordur, bu. Yıllardır “Su Akar Türk Bakar” tekerlemesiyle aşağılanan halk bu ülke halkı değil mi?
Evet, artık DSİ Genel Müdürlüğü başvuran şirketlerden yakıştırdıklarıyla “Su Kullanm Hakkı Sözleşmesi” imzalıyor. Akarsular özel şirketlere “TAHSİS” ediyor.

Geçen hafta yayınlanan haberler bu düzeni tasarlayanları sevindirmiş olmalı: “ÇEVRE ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, özel sektörün, Su Kullanım Hakkı Anlaşması ile 1461 hidroelektrik santralı için başvuru yaptığını, bu sayede ’boşa akan sulardan’ yılda 65 milyar kilovat/saat enerji ve yıllık 58 milyar dolar gelir elde edileceğini söyledi. Türkiye genelinde özel sektör tarafından yürütülen 61 adet hidroelektrik santralın (HES) temel atma töreni Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü’nde yapıldı. Beş temel atma noktasından canlı bağlantı yapılan törene Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, TBMM Sanayi, Ticaret ve Enerji Komisyonu Başkanı Soner Aksoy, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı Hasan Köktaş katıldı.”  Açıklamayı da ihmal etmemişler:
“Suların boşa akması nedeniyle yılda yaklaşık 8 milyar dolarlık enerjinin zayi olduğunu anlatan Veysel Eroğlu, "DSİ Genel Müdürlüğüm sırasında, Su Kullanım Hakkı Anlaşması Yönetmeliği çıkarıldı. Bu bir milattır. Çünkü düşünün 50-60 yıldan bu yana potansiyelin ancak 12 bin megavatlık bir kısmı değerlendirilebilmiş. Bu da yüzde 20-25’e tekabül ediyor. Yani 130 milyar kilovatlık potansiyelin ancak 30 milyar kilovatlık kısmı kullanılabilmiş”

Eroğlu’yu yoranlar arasında ekolojik denge yok, doğal yaşama indirilecek darbe yok, akarsular özelleştirildiğinde yöre insanı nasıl etkilenecek yok, tarımsal su gereksinimi yok, vb. Yeni ve büyük bir talan alanını keşfetmiş olmanın şaşkınlığı var yalnızca. Kolay mı, yılda 58 milyar dolarlık (?) gelir bu!

Nedir bu “Su Kullanım Hakkı Sözleşmesi”. DSİ’nin verdiği bilgiye göre “4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve bu Kanuna istinaden çıkarılan Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde halen piyasada faaliyet gösteren veya gösterecek tüzel kişiler tarafından hidroelektrik enerji üretim tesisleri kurulması ve işletilmesine ilişkin üretim, otoprodüktör, otoprodüktör grubu lisansları için DSİ ve tüzel kişiler arasında düzenlenecek Su Kullanım Hakkı Anlaşması imzalanması işlemlerinde uygulanacak usul ve esasların belirlenmesine yönelik hazırlanan  “Elektrik Piyasasında Üretim Faaliyetinde Bulunmak Üzere Su Kullanım Hakkı Anlaşması İmzalanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” 26.06.2003 tarih ve 25150 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Ayrıca, 25 Mayıs 2004 tarih ve 25472 sayılı Resmi Gazete ile 17 Ekim 2005 tarih ve 25969 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan yönetmelik değişikliği de yayınlanmıştır. ” Kuru ve resmi bir dil ve sır vermeyen bu anlatımın arkasında, Macahel’lilerle birlikte yurttaşlarımızın pek çoğunun yaşamını etkileyecek bir yeni dünya (düzeni) var. Yurttaşlar olan bitenden habersiz de olsa, Ankara’da ya da İstanbul’daki klimalı odalarında heyecan içinde yıllardır bu konuya kafa yoran çok sayıda iş adamı da var. İçlerinde, kötüye giden sektörlerinde biriktirdiklerini enerji sektöründe değerlendirmeyi umanlar da var elbette; ama, bol bol da “çantacılar” var. Böyle bir tahsisi kapan komisyoncular, çantasını alıp projesini satacak işadamı aramaya başlıyor. Yörede yaşayanlar belki havzada bir iki kez arabayla dolaşan bu yabancıların ne yaptığından, iş işten geçtikten sonra haberli oluyor.

Yönetmelik’te değilse de, ekindeki anlaşma metnine göre “Şirket, dere yatağının su alma yeri mansabında doğal hayatın idamesini sağlayacak ve bu kesimde su haklarını karşılayacak miktardaki suyu yatağa bırakacak ”, bunun miktarını DSİ belirleyecek ya da Şirket ÇED kapsamında kararlaştıracak, bu koşullar doğal koşullar değişse de 20 yıl değişmeden kalacak.

Yörede yaşayanların söyleyebilecekleri pek bir şey yok. Malum, demokrasi denilen şey bir başka hegemonya biçimi; yeter ki, darbesiz olsun. Katılım, dolaysız demokrasi, vb pek önemli değil.

Bu arada, ne anlama geldiği sonra ortaya çıkacak olan ve Şirkete verilen “menba developmanı” hak ve görevi; “Enerji üretim gayesiyle inşa edilen anlaşma konusu tesislerin ( baraj, rezervuar, su alma yapısı, iletim kanalı yükleme havuzu, cebri boru, santral, teçhizat, v.b.) sivil savunma koruma ve özel güvenlik hizmetleri, ilgili mevzuata uygun olarak şirket tarafından sağlanacak” olması; kamulaştrmalar; vb olguları da çok can yakacağa benziyor.

Yöre insanları olup bitenleri gecikerek te öğrenseler, kaygı ve tepkilerini dışa vurmaya çoktan başladılar. Macahel’liler raporlar hazırlayıp web sayfalarında tepkilerini dilegetiriyorlar. Kemah-Ilıç havzası halkı forumlarında örgütleniyor. Tokat Erbaa’lılar seslerini duyurmaya başladı. Rize İkizdere köylüleri, Fırtına Vadisi yaşayanları sokağa döküldü bile, vadi girişinde nöbet tutuyorlar....

Bir kamu görevi olan elektrik üretim görevini ihalelerle özel şirketlere devreden devletin bu uygulamaları Elektrik Mühendisleri Odası’nın açtığı davalarla bir bir yargıdan dönüyor olsa da, gösterişli açıklamalarla “iş” yürütülüyor.

Geleceğin ne getireceği belli olmaya başladı. Güler Bakanın verdiği müjdeler arasında sulama suyu havzalarının, göl ve akarsuların da 49 yıllığına özel şirketlere verilmesini sağlayacak bir yasa hazırlanıyor. Tarlasını sulamak isteyen çiftçiler de yakın bir gelecekte sulama suyunu marketten alacak. Bedelini ödemekte gecikirse ürünü tarlada kavrulacak. Ya da, evindeki eşyalarına haciz gelecek. “Hükümetin akarsuların satılmasına ilişkin projesine 7 Temmuz'da (2007) Hürriyet gazetesindeki köşe yazısında, Yalçın Bayer de yer vermişti. Bayer, satış kapsamında 12-13 akarsu bulunduğunu ve bunlardan metreküp hesabıyla yaklaşık 3.1 milyar dolar gelir beklendiğini belirtmişti. Yazıda şu ifadeler yer almıştı: "Fırat'ın sularının üzerindeki Atatürk ve Keban gibi barajlara giden sular da bu özelleştirme kapsamı içinde olacak. DSİ'de yapılan ön çalışmalara göre, Fırat'ın 29 yıllık satış değerinin 950 milyon dolar, Dicle'nin 650 milyon dolar olacağı söyleniyor. Yani Fırat ve Dicle bir 'fabrika' gibi düşünülüyor."”

Yine haberlere bakalım. Daha dün, NTVMSNBC’de Yasemin Arpa soruyordu “Bolivya’da suyu özelleştiren devlet, halkın yağmur suyu biriktirmesini bile yasakladı. Hindistan’daki suyun sahibi de akarsuyu polis gücüyle koruyor, “su hırsızlarına” karşı.” “Suya cep telefonu kadar para harcarsak su sorunu çözülür mü? Bolivya’daki gibi yağmur suyu biriktirmek için hapse girmeyi göze alabilir misiniz? Akarsular özelleştirildiğinde hayvanlar suyu pet şişeden mi içecek?” Habere göre, “DSİ’nin eski hukuk müşavirlerinden Özdemir Özbay, paketlenmiş su sektörünün büyümesinin kentlerdeki içme suyu sorununa çözüm olmadığının altını çiziyor. Su yönetiminin üniter olması gerektiğini vurgulayan Özbay, eskiden kamuya ait suyun tek merkezden, Devlet Su İşleri’nden yönetildiğini, oysa şimdi yerel yönetimlere bağlandığını söylüyor ve sorunun burada başladığını belirtiyor. 2006 yılı başında AB direktifleri ve 11 ülkenin su kanunları dikkate alınarak hazırlanan Su Yasası Tasarısı’nın, 2006 sonunda yürürlüğe geçirileceği sözü verildiğini hatırlatan Özbay, ancak tasarının Enerji Bakanlığı’ndan öteye geçemediğini, bunun anlaşılabilir olmadığını söylüyor.”

Aslında yeni “Su Yasası”nın gecikmesinin anlaşılamayacak yanı yok. Çünkü, daha yenisini hazırlamaya uğraşıyorlar. Elbette bizimle paylaşacak değiller bu hazırlığı. 2009 Mart ayında İstanbul’da toplanacak olan küresel kapitalizmin Dünya Su Forumu’nun önüne içme, kullanma, sulama, kaynak, akarsu, göl, vb ne tür su varsa özelleştiren bir yasa ile çıkacaklar. Bunu elbette paylaştıkları, danıştıkları yerler de var, WWC gibi. Bu kısaltmayı ve WWF-5 kısaltmasını unutmayalım.

Bu kısaltmalar, Bolivya’da yağmursuyu biriktirenlerin hapse girmesinin, Arjantin’de bahçesinde kuyu açanın tutuklanmasının, Macahel’lilerin su yollarının değişmesinin, Antalya’da özelleştirilen suyun %134 zamlanmasının, belki Edirne Belediye Başkanı’nın son aylarını cezaevinde geçirmesinin, ve nice günahların günahkarı.

Su İnsan Hakkı’dır özelleştirilemez, ticarileştirilemez, el konamaz diyenler de boş durmuyor, durmayacak elbette.
Halkların da söyleyecekleri var.

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/1470.html



Mereta : 18.08.2008 05:17:55 Tarihinde bu mesajı düzenledi..


..
23.07.2008 12:45:55
         
Macahel Bizimdir İnisiyatifi
                

» Forum istatistikleri
Foruma Açılan son 5 konu
Açan
Forum istatistikleri
Macahel Vakfında alicengiz oyunları mı?..
MacahelBizimdir
CHPli Artvin Belediyesi HES Yapıyor..
Mereta
Getirilerini gördükçe HES desteklenecek..
Mereta
HESler Enerji İthalatını Düşürdü..
Mereta
Macahel’deki Festival Adlı Gösterinin14’..
Mereta
Forumdaki 3 Kategoride 10 Forum var, Bu forumlara açılan 60 Konuya 26 Cevap yazıldı..
İyiki Doğdunuz Nice yıllara.. Bugün Doğan yok!
Son Girişler MacahelBizimdir 59987934.dk Önce rgulbin 600528195.dk Önce Mereta 655782474.dk Önce mustafaozbas 657024463.dk Önce arif_08 717606789.dk Önce muhammethuseyin 718764433.dk Önce koza77 718848486.dk Önce Maralli 719447824.dk Önce mereta08 775758166.dk Önce urfamerkez 775865879.dk Önce
Macahel Bizimdir İnisiyatifi
2002-2016 © Copyright Macahel Bizimdir İnisiyatifi
Website motorumuz © 2006-2007 ByCafer & Aspsitem tarafindan üretilip gelistirilmistir.
Macahel Bizimdir E-Posta Grubu (Sadece Macahelliler)
E-posta:
Genel