UNESCO, Emperyalizm ve Macahel

Yazan : Mereta


Önce UNESCO ile ilgili farklı ve ilginç bir bilgi-değerlendirme yazısı alıntısı:

Birleşmiş Milletler “Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü” (UNESCO)

UNESCO, 4 Kasım 1946 tarihinde 44 ülke tarafından Londra’da yapılan bir toplantı sonrasında kurulmuştur. Merkezi Paris’te olan UNESCO’nun amacı; eğitim, bilim ve kültür alanında çalışmalar yaparak barışın ve güvenliğin korunmasına, insan hak ve özgürlüklerine katkıda bulunmak... olarak açıklanmaktadır. Amacı bu şekilde açıklanmasına rağmen UNESCO’nun bugüne kadar bu konularda kalıcı çözümler ürettiği de görülmemiştir.

Birleşmiş Milletler’in bir uzmanlık örgütü olan UNESCO da 2. Emperyalist paylaşım savaşı sonrası, emperyalist sömürü sisteminin yeniden yapılandırılması sürecinde doğmuştur. BM’nin uzmanlık örgütü olduğu için, BM’ye üye olan bütün ülkeler UNESCO’nun da doğal üyeleridir.

Faaliyetleri:

UNESCO, tüm dünyada Bölge Merkezleri’ne sahiptir. Çalışmalarının temelini eğitim, bilim ve kültür konuları oluşturur. Görünüşte bu konularda geri bıraktırılmış, sömürge ülkelerin geliştirilmesini amaçlar. Bu doğrultuda raporlar hazırlar, değerlendirmeler yapar, sonuçlar çıkarır. Bu çalışmalarda sömürgelerin içinde bulunduğu kötü koşulları gözler önüne serer. Sömürge halkların yanında, onların lehine çalışıyor gözükür.

Ancak bu işin görünen yanıdır. BM’nin bir kuruluşu olan UNESCO da özünde dünya üzerindeki emperyalist egemenliğin pekiştirilmesine, emperyalistlerin çıkarlarına uygun faaliyetlerin hayata geçirilmesine hizmet eder. Şöyle ki; Eğitim alanında okuma-yazma oranını arttırmayı ve eğitim seviyesini yükseltmeyi amaçlıyor görünür. Bu amaç için de eğitim konusunda çeşitli çalışmalar, programlar yayınlar. Hazırlanan bu programların hepsi de emperyalist eğitim programlarıdır. Emperyalistler UNESCO aracılığıyla uyguladıkları eğitim programlarıyla, ideolojisi, kültürüyle kendi çıkarlarına uygun beyinler yetiştirmeye çalışırlar. Eğitimin önemi ortadadır. Bir ülkenin sömürgeleştirilmesi ve bu sömürünün sürekli hale getirilmesi sadece askeri, ekonomik, siyasal ilişkilerle olmamaktadır. Eğitim de bu konuda önemli bir işleve sahiptir. UNESCO emperyalistlerin bu ihtiyacını karşılayan bir kurumdur. Aynı durum bilim ve kültür alanları için de geçerlidir.

UNECSO’nun faaliyetlerinin diğer önemli bir yanı da emperyalist baskı ve sömürüye maske olmasıdır. Örneğin 1970’li yıllarda UNESCO “Filistinliler İçin Eğitim Programı” adlı bir proje hayata geçirmiştir. Bu projenin amacı ise Filistin halkının iyi eğitilmiş bir halk olmasını sağlamak olarak açıklanır. Oysa aynı yıllar Filistin halkının, emperyalizm ve İsrail siyonizminin pervasız saldırılarına maruz kaldığı yıllardır. Toprakları işgal edilen Filistin halkının bağımsızlık savaşı sürdürdüğü, her gün yeni saldırı ve katliamlarla karşı karşıya olduğu bu yıllarda, UNESCO’nun oluşturduğu eğitim programının ne önemi olabilir? Ama UNESCO bu tür şatafatlı kampanyalarla, propagandalarla yaşanan sömürü ve baskının gizlenmesine hizmet etmiştir. UNESCO’nun eğitim programı, Filistin halkının sorunlarına hiçbir cevap verememiştir. Veremezdi de... Çünkü baskının, sömürünün olduğu bir ortamda “iyi eğitim görme”nin ne önemi, ne de şartları yoktur.

UNESCO’nun ülkemizde de yürüttüğü faaliyetler vardır. Örneğin bunlardan ikisi Ürgüp Göreme bölgesinde ve GAP’ta UNESCO’nun desteğiyle düzenlenen kurslardır. Bir eğitim kurumu olarak görünen bu kursların amacı bölgeye yatırım yapan emperyalistlerin yerli kadro ihtiyacını karşılamaktır. GAP’ı paylaşan emperyalist tekeller kendi kadrolarını yetiştirerek daha rahat bir sömürü ortamı kuracağını düşünmektedir.

Aynı durum, kültür alanı konusunda yapılan faaliyetler arasında yer alan tarihi eserlerin korunması için de geçerlidir. Tarihi eserler elbette ki bir halkın önemli değerlerindendir. UNESCO’nun bir çok ülkede bu tür eserlerin korunması için faaliyetleri olduğu bilinir. Ama yapılanlar sadece bu kadarla sınırlıdır. Bu eserlerin bizzat emperyalistler tarafından ticaret aracı haline getirilmesi, uluslararası kaçakçılığının organize edilmesi veya emperyalist saldırılar sonucu tahrip edilmesi hatta yok edilmesi, gündeme gelmez, getirilmez. Engelleyici çözümler üretilmez.

Koruduklarını söyledikleri tarihi eserlerin sahibi olan halklar açlıkla, baskı ve terörle karşı karşıyadır. Bu konuda UNESCO hiçbir adım atmaz. Çünkü UNESCO’nun işlevi halkların gelişmesi, kültürel, tarihsel değerlerinin korunması vb. değildir.

UNESCO, hükümetlerden güya eğitime ayrılan bütçe payının artırılmasını isterken, aynı emperyalist ülkelerin bir kurumu olan IMF sürekli olarak bu bütçenin kısıtlanmasını dayatmakta ve sonunda da IMF’nin dediği olmaktadır. UNESCO’nun önerilerinin göstermelik niteliği, bu noktada daha açık görülebilir.

Sonuç olarak, UNESCO da bizzat emperyalistler tarafından oluşturulan, onların çıkarları doğrultusunda hareket eden, emperyalizmin halklara saldırıda kullandıkları silahsız bir kurum, bir aldatma örgütüdür.

Yapısı:

UNESCO’nun yapısı üç ana organdan oluşur. Bunlar;

1) Genel Kurul:

Genel Kurul UNESCO’nun en yüksek karar organı ve tüm üye devletlerin temsilcileri aracılığıyla kendilerini ifade ettikleri yerdir. UNESCO’nun uygulayacağı politika, program ve bütçesi burada belirlenir.

2) Yönetim Kurulu:

Genel Kurul tarafından belirlenen 45 üye ülkeden oluşur. Yönetim Kurulu, hazırlanan programların uygulanmasından sorumludur. Yılda en az iki kere toplanır.

3) Sekreterlik:

Paris’te bulunan sekreterlik, bir genel müdür başkanlığında 3500 görevliden oluşur. Bu görevlilerin büyük bölümü merkezden uzakta yürütülen projelerin uygulamasında görevlidir. Sekreterlik, Yönetim Kurulu’nun önerisi üzerine Genel Kurul tarafından 6 yıl için belirlenen Genel Müdür tarafından yönetilir.

http://www.ogretmenlersitesi.com/bilgibankasi/belirli_gun_ve_haftalar/belge/155

http://belirligunlerhaftalar.wordpress.com/2008/09/23/unesconun-kurulus-gunu-16-kasim/

----------------------------------------------------------------------------------------

Şimdi de yukarıdaki tespitleri Macahel'e uyarlayalım:

UNESCO, görünüşte Macahel'i korumak için biyosfer rezervi diye bir şey ilan ediyor...

Ancak gerçekte yöreyi parsellere ayırmak suretiyle, birileri için önemli bir engel olan yöre halkının kendi sahiplenmesini devre dışı bırakarak, ticari-konrolsüz turizm başta olmak üzere, emperyalist sömürü faaliyetlerinin (sömürü tekellerinin) önünü açıyor!

Aslında baştan itibaren amaç bu. Fakat bir maske lazım. O maske de koruma kılıflı statü olan biyosfer rezervi!

İçimizdeki bazı gafiller de bununla övünüyor, bazıları da bunu kendi küçük-gündelik çıkarları için kullanıyor!

Oysa ortak yararımız için asıl övünülecek ve sahiplenecek olan, kendi geleneksel koruma statümüz...

Macahel Halkı, asırlardır kendi biyosfer rezerv/koruma statüsünü tavizsiz uyguluyor...Uygulamasaydı, belki de bugün cennet diye nitelenen bu doğaya sahip olmayacaktık... 

Oysa UNESCO aracı kılınarak getirilen, yönetim planlarıyla uygulamaya geçirilmek istenen statü ise, bu tarihi-geleneksel korumayı, birtakım ticari tekeller/sömürü mekanizmaları lehine, Macahel Halkı aleyhine bozuyor!

Onun için UNESCO'nun Biyosfer Rezervine "rezerv" koyarak HAYIR demeli, Macahel'in Geleneksel Biyosfer Rezervine/Korumasına sahip çıkarak EVET demeli, bu bilinçte hareket etmeliyiz!


Yazının Kaynağı : http://www.macahelbizimdir.org/Forum.asp?forum=oku&msgid=90
Macahel Bizimdir İnisiyatifi