Macahelle İlgili Gelişmeler Üzerine…

1996 yılında “Doğu Karadeniz’de Turizm” başlığı altında; bugünkü Macahel Vakfı’nın çıkardığı Derginin alt yapısı olan Macahel Bülteni’nde (telli bültende) özellikle Macahel’deki turizmin nasıl olması gerektiği konusundaki makalemde yer alan öngörülerimin son yıllarda gerçekleşiyor olmasından inanılmaz manevi haz alıyorum.

Bugün bazen benimle yarışma (!) içinde olan yeni yetmeler, o gün çok küçük yaşta idiler. O zaman onların dünyası farklı işlerle idi.

1996 yılında bültende bahsettiğim turizm hareketini başlatanların katkıları kesinlikle yadsınamaz. O tarihte Vakıf ve Dergi organizasyonu ayrı hareket etseler de bu hareketliliğe kol ve can verdiler. Alt yapısında insan unsurunun olmadığı hiç bir projenin yaşam bulmayacağı gerçeğini görenler bu örgütlenme hareketini İstanbul’dan başlattı. Yerel anlamda karşı çıkanlar o tarihlerde daha fazla idi. Bu tarihlerde mesele daha iyi anlaşılmakta (eksikleri olmasına rağmen).

Hani o mangalda kül bırakmayan, yıllardan beri Vakfa üşüşen, Macahel’den çok kendi ceplerini dolduran, kendilerine iş adamı denilen, naylon ve balon iş adamları bugün hala ortalık yerlerde gezmektedirler.

Macahel'in konularına tam vakıf olmadan, Macahel’de yaşayanlara danışmadan ahkâm kesen zevat… Hala bu halkanın içerisinde bulunmaktan ar duymuyorlar. Oysaki biraz sükûnet ve adaletle düşünseler tamamen kendi menfaatleri uğruna çalıştıklarının gün gibi açık olduğu konusunda benimle ve kamuoyu ile aynı noktaya geldiklerini ne yazık ki anlamış olacaklardır. Biraz adap ve meşveretle cep ile cemiyet işlerinin farklı olduğunu görmeleri lazımdır.

Ama Vakıfta öyle bir mütevelli heyeti yapısı var ki. Bu zevat ölmeden istedikleri sürece hep yönetici olurlar...

Evet, Macahel Vakfı’nın önderliğinde yapılan işler yok mu? Fazlasıyla var… Vakıf kurulmakla önemli bir yol kat edilmesine rağmen akabinde yaklaşık 7-8 yıl ite kaka giden bir Vakıf. Uğur ve Maral Köyü’nden de yönetici bulamayan bir Kurum... Özellikle Sn. Salih YILDIZ’ın göreve gelmesi ile yep yeni bir anlayışla, kendisinin Maral Köyü’nden olması ve Uğur Köyü’nden de bir iki yönetim kurulu üyesini Vakfa monte etmesiyle iki köyün dinamizminden yararlanmış oldular. Derhal ve hızlı bir şekilde Vakıf Senedi baştan ele alınarak, kurumsallaşma için ellerinden gelenleri yaptılar. Bizim başlattığımız Bülten ve daha sonra Dergi kesintiye uğramışken, Dergiyi yeniden yayın hayatına sokarak önemli bir işi daha başardılar.

Evet, Sayın Salih Başkan ve ekibi eksikliklere rağmen tamamen iyi niyetleri ile up uzun ve ince bir yolda bir başlangıç yaptılar… Tecrübelerinin hiç olmamasına rağmen deneme yanılma yöntemleri, sorma ve sorgulama yöntemleri ile şükürler olsun ki o ince uzun yollardaki banketlere, tekeri batırmadan araçları ile ışığı gördüler...

Vakfın kalite standartları oluştu. Vizyon ve misyonu belli olarak, ne yaptıklarını bilerek göreve devam ettiler. O jenerasyondan (çoğu bir önceki yönetimden, lideri eksik) sonra oluşan yönetimden ise gerekli çıkışı göremedim... Tabi yapılan işler var... Ama bir önceki, kendilerinin içerisinde bulundukları yönetimin çıkartmış olduğu çıtayı, bırakın yukarı çıkarmak, aşağıya iniş hızla başladı... Asıl amaçları yerine sözde “Su Meclisi” denilen bir yapıya mesailerini daha çok ayırdılar. Kendi görüşleridir, bu da benim şahsi görüşüm…

Evet, şöyle bir hakikat de var. İleride gerçekten Vadimizin sorunu olabilecek, 10-12 projenin Bölgemizden çok kime ne sağlayacağı önemlidir tabi. Ancak Dimyat’a pirince giderken eldeki bulgurdan olmak da var. Mücadeleyi anlarım ama… Bahsi geçmişken, bu arkadaşlara bir önerim olacak. Sırf muhalefet etmiş olmak için Osmanlı Yeniçerilerinin yaptıkları gibi “istemezük” demek, mevzunun bilimsel, sosyolojik, ekonomik yönlerindeki bazı ciddi ayrıntıları bilmemekten ileri geliyor. Macahel’in şartlarına tam da uymayan, evet Ülkede gündeme oturan “şu meşhur HES Projeleri” için, biraz daha Macahel’in koşulları göz önüne getirilerek, “istemezük” yerine projelerin iyileştirilmesi. 10- 12 proje yerine, 2-3 projenin Vadimize monte edilmesi. Tünel-kalıp-boru yönteminden çok, Bölgemizin ekolojik durumu göz önüne alınarak, göletlerden HES (Hidro enerji santralleri - temiz enerji) bölge ve beldemize de ekonomik, sosyolojik, insan kaynakları yönünden fayda sağlayacağı şekilde dizayn edilmelidir.

Hülasa; burada asıl söylemeye çalıştığımız, “su akar Türk bakar” yerine, “su akar Türk yapar”ı gerçekleştirmek… “İstemezuk” diyerek Ülkemizin enerji yönünden dışa bağlılığının da önüne geçmek için projelere kısmen evet, kısmen hayır demek lazımdır. Ekonomik olarak dışa bağlı ülkelerin gelecekte özgür kalmaları mümkün değildir. Özgürlüğünüz yok olduğunda bırakın suyumuza sahip olmayı, ibadetimizin bile kıymeti yoktur (darül harp).

İşte o zaman uyanık olacağız. Bile bile lades demek sonuçta kaybetmek demektir.

Güya orada doğa ve çevreden yana (!) tavırlarıyla zaten ortamı germekte olan zevat, çevre, doğa diyerek asıl malı alıp götürmenin peşinde. Macahel’in yer üstü kaynaklarının yüzlerce katı yer altı kaynaklarında vardır ki o zevat, yer altı zenginliklerinin kullanım hakkını çoktan aldı bile...

Buradan Vakfa geçersek yeni Yönetim Kurulu Başkanımız Sn. Doç. Dr. Veysel YILMAZ’ın bir sözünü çok tuttum. İnancım da o dur ki bu minval üzerindeki uygulamaları devam edecektir. Ama dakika bir, gol bir... B.evler Belediyesi 8. Ramazan etkinliklerindeki stant rezilliğinin hesabını kimse veremez... Bırakın orayı, afişi derhal indirmek gerekirdi.

Başkan’ın Dergide de bahsettiği gibi… Benim kendisiyle Gençlik Komisyonunun Boğaz turunda bizzat aynı konuyu açmam ve bu konuda açık tavır koyması, bilakis beni ve Vakfa katkı, desteklerini sağlamayan Macahellilere yeni şevk ve en azından gönül yıldızları olmamızı sağlayacaktı ki (çadır mevzusu son olmak şartıyla) inşallah gerçekleşir.

Ne demişti Başkan? Yeni dönemde, geçmişte siyaset, menfaat ve farklılıklarından doğan, gurup ve hizipleşmelerden oluşan Vakfa darılma olaylarının önüne geçmek asli görevlerimizin arasındadır, diyerek bana yine vakıf heyecanı verdi. Ancak birkaç arkadaşın münferit davranışları bu hareketin önüne geçmesin, dileğim ve ricam budur.

Makalemin sonunda ise; Macahelimizle ilgili tüm sivil toplum kuruluşlarının ortak hareket etmelerini, yerel dinamiklerin en ön planda olmaları (Macahelde yaşayan Köylüler) dilemek istiyorum.

Macahel’in çıkışı 1996 yılında Bülten’de bahsettiğimiz gibi turizm olacaktır. Bunun dışındaki doğal yaşam şartlarının oluşturduğu teknolojik gelişme ve buna bağlı ana arı projesi bile (Ardahan-Posof-Rize ana arı çalışmaları) Macahellilerin oradaki çalışmalarına sekte vuracaktır.

Geçende Şirinevler Spor Kulübü Lokalinde soruyorum. Macahel’in 6 köyünde deli kovan yapan 3 aile falan kalmış! Asıl fecaat bu. İnşallah ben yanılırım.

Tekrar yenilenebilir enerjiye Ülkemizin ihtiyacı olduğu bilincinde olmalıyız diye düşünmek lazım.

Saygı değer Macahelliler, bu ahval ve şerait üzerine sizlere mutlu ve sağlıklı günler diliyorum.

Sevgi ile kalın…

* Hayrettin YAVUZ, Gazeteci - Yazar.


Haberin kaynağı : http://www.macahelbizimdir.org
Macahel Bizimdir İnisiyatifi