Halka Dayanmayan Yönetim Başarısızlığa Mahkûmdur!

Yaklaşık 10 yıldır Macahel’deki haksızlıklara elimizden geldiğince dikkat çekmeye çalışıyoruz. Bu amaçla birçok meselenin görebildiğimiz arka planını dost acı söyler misali ayrım yapmadan yansıtmaya uğraşıyoruz. Aslında hep aynı çevrelerin aynı yanlışlarını söyleye söyleye dilimizde tüy bitti, fakat yanlışlar farklı boyutlarda, yeni kişileri de içine alarak tekrarlandığı için biz de bıkmadan gerçekleri ve doğruları söylemeye devam edeceğiz.  Geçen zaman birçok söylemimizin haklılığını gösterdi, gelişen olaylar bunların doğruluğunu teyit etti, etmeye devam ediyor…

Giriş mahiyetinde çarpıcı bir örnekle başlayalım. 2003’teki ilk yazımızda festival adı altında oynanan tiyatronun Macahel’le ilgisi olmadığını belirterek, buna destek veren, oynanan oyunda figüranlık yapan, dönemin Macahel Vakfı yönetimini eleştirmiştik. Zatı âlileri bugünkü Vakıf yönetiminde de olan bazıları ise bunu sözüm ona “Macahel’in geleneksel bir faaliyeti” gibi göstermeye çalıştılar, halen sıkılmadan göstermek istiyorlar. Peki, ne oldu? Tesadüfe bakın, bu yalanı savunanların yönetimde olduğu bir yıl olarak, yıl 2012 ve güya Macahel’in olan, hatta sözde gelenekselleşmiş bulunan bu faaliyet için Borçka Kaymakamı’yla görüşenler kim? Macahel’i temsil yetkisi olan bir kişi dahi var mı? Olmaması son derece normal, çünkü faaliyetin sahibi zaten onlar, Macahelliler değil! Çünkü artık kamuoyunun ve yetkililerin birtakım figüranlar aracılığıyla aldatılması mümkün değil… Demek ki neymiş? Festival kelimesinin önüne Macahel kelimesini koymakla, gelenekselleşti demekle olmuyormuş… Gerçekler er ya da geç herkesçe anlaşılıyormuş!

Mesele halka dayanıp dayanmama, kime ve neye hizmet etme meselesidir. Mesele, 40’ın üzerinde kişiye mektup gönderip, “ciğeri beş para etmez insancık, adam müsveddesi” diye onların nezdinde tüm Macahel Halkına hakaret edenlere, tehditler savuranlara karşı dik durmak, Macahellinin ciğerine paha biçilemeyeceğini, Macahellinin adam gibi adam olduğunu tüm heybetiyle gösterebilmektir! Bu hakaret ve tehditler şahsi bir mesele değil, eski veya mevcut meslekî konumlardan kaynaklanan bir alışkanlığın tezahürü ve vesayetçi zihniyetin Macahellilere bakışının basit bir yansımasıdır. O halde soru, vesayetçi zihniyete mi yoksa halka mı dayanıyorsunuz? Kime ve neye hizmet ediyorsunuz?

Eğer halka dayanmıyor, halka hizmet etmiyorsanız, gücünüz ve dolayısıyla başarınız dayandığınız vesayet merkezleri kadar ve sadece onlar nezdinde olacaktır. Halk nezdinde ise sonuç kaçınılmaz bir başarısızlıktır. Bunun örneklerini Vakıftan, köy muhtarlık yönetimlerine ve hatta en acısı Köyler Birliği yönetimine kadar görmek mümkün… Sırayla gidelim…

Şimdiye kadar Macahel Vakfı’nın vesayet merkezleriyle birlikte hareket eden yönetimleri her zaman için Macahellillere sırtını dönmüş, Vakfın ismindeki dayanışma sözcüğünü hiçe sayarcasına hizipçiliğin, ayrımcılığın merkezi olmuştur. Bu anlayıştakiler, 2000’li yılların başında Macahel Halkının rant çevrelerine karşı başlattığı haklı mücadelesi karşısında, Halka hakaret edenlere destek vermişlerdir. Aynı kişiler, bu defa 2010’lu yıllarda iktidar partisi bağlamında biraz da ideolojik motivasyonlarla ve fakat yine vesayet merkezinin yönlendirmesi altında HES projeleriyle ilgili tartışmalarda hizipçilik yaptılar. Macahelli bir hemşerimizin HES yatırımını yok etmek uğruna, Macahellilerle değil vesayet yapılarıyla dayanıştılar. Öyle ki 2011 yılının başlarında gerçekleşen Vakıf yönetim kurulu seçimlerinde, bu hemşerimiz ve bazı Macahel gönüllülerinin yönetime girmemesi için olmadık tertiplere girişildi. Oynanan oyunlara sağduyulu Mütevelli Heyeti üyeleri şahittir. Hele ki son yıllık olağan toplantıda yaşananlar hizipçiliğin zirvesidir. Vakıf Başkanının siyasi imalar içeren konuşması bir yana, yeni mütevelli heyeti üyelerinin seçimine ne demeli? Efendim biri şartlı istifa ediyor, şartı da benim yerime şu kişi seçilsin… Böyle bir komediyi de (Macahel’in tapu-kadastro gibi hassas meselesi konuşulacak diye aldatılarak toplanan) Halka sıkılmadan normal bir şey gibi sundular. Hizipçiliğin zirvesi ise, vefat eden bir üyenin oğlunun, Macahel’le ilgili faaliyetlere ilişkin bir ilgisinin olmadığını belirtmesine rağmen, baba acısını orada tekrar yaşatmak uğruna üye olarak seçtirilmesidir. Tüm bunlardaki amacı ayrıca izah etmeye gerek var mı? O nedenle Sn. Hayrettin YAVUZ’un köşe yazısında belirttiği, mevcut Vakıf Başkanının sözüm ona hizipleşmenin önüne geçmekten, birlik-beraberlikten dem vuran laflarını buna rağmen ciddiye alacaklara sadece acı bir gülümsemeyle uğurlar olsun diyoruz. Kendi döneminde, Vakıf mütevelli heyeti üyesi olan birinin ayrı bir dernek kurma ihtiyacı hissettiği bir yönetim mi birlikten söz ediyor? Farklı görüşteki insanlar yönetime girmesin diye blok halinde ne kadar eski yönetici varsa toplayarak hizipçiliğin daniskasını yapanlar mı hizipçiliğin önüne geçecek?

Köy muhtarlıklarındaki durum da ne yazık ki benzerdir. Seçim döneminde vesayet merkezlerinin, rant projelerine halkın çıkarları için karşı duran muhtarları devre dışı bırakabilmeye dönük çabaları biliniyor. Bu konular yeterince tartışıldığı için ve bazı muhtarlarımız alındığı için detaya girmeyeceğiz. Ancak ortaya çıkan başarısızlıkları da söylemek, sebepleri üzerinde düşünmek gerekir. Mesela tapu-kadastro çalışmalarındaki sonuç, muhtarlık yönetimleri açısından, Kayalar Köyü muhtarının kendi ifadesiyle katastroftur, fecaattir. Birçok arazi yanlış yazılmış, birçok ev orman içinde kalmıştır. Orman kadastorusu ile normal kadastro ayrımının, yapılan işlemlerin farkına dahi varılamamıştır. Oysa daha bu çalışmaların başında Kayalar Köy muhtarının sözcülüğünde Vakıfta yapılan toplantıda sözüm ona her şeyi bilen bir edayla hareket ediliyor, Macahel’in konunun teknik ve hukuki boyutuyla katkı sağlayabilecek birikimleri dikkate bile alınmıyordu. Toplantıda yıllarca bu işi yapmış bir mühendisin teknik olarak şöyle olmalı, hukukçunun, hukuki düzenleme böyle diyor şeklindeki katkı girişimleri ciddiye bile alınmadı… Çünkü güya kendileri kadastro ekipleriyle her şeyi konuşmuşlar, her şeyi öğrenmişlerdi. Peki, sonrasında ne oldu? Kayalar Köyü Muhtarı, Vakıf Dergisinde uzun uzadıya yazdığı yazılarda mealen kadastro memurları nezdinde Devleti ve sistemi suçlayarak, kendilerinin yeterince bilgilendirilmediğini, hatta gülümseten bir benzetmeyle suçlanan bir kişiye bile ücretsiz hukuki yardım sağlandığını, oysa burada çok daha büyük bir işlem yapılmasına rağmen bunun yapılmadığını söyleyerek serzenişte bulundu. Peki, kendisine sormak gerekmez mi, gönüllü olarak bu konuda katkı sağlayabilecek Macahelliler yok muydu? Bilgiç bir edayla nutuk atmak yerine daha çalışmalar başlamadan önce bu konuda yetkin bir heyet oluşturulamaz mıydı? İşte halka dayanma derken önemli bir boyutuyla da bunu kastediyoruz. Aynı durum Maral Köyü Muhtarı için de geçerlidir. Çalışmalar öncesi kendi köyünden olan birikimleri çok iyi organize ederek başarılı bir sonuç elde edebilecekken, çalışma sonrasındaki toplantıda kadastro görevlilerinin özellikle orman kadastrosu konusunda sınırları düzeltiyoruz diye kendilerini yanılttığını, oldubittiye getirildiğini, bazı evlerin orman içinde yazıldığını, işlemlerin düzeltilmesi, hatta iptali için Ankara’ya dilekçe yazdıklarını vs. söyleyerek yaşanan sorunları aktardı. Hatta kendi seçtikleri bazı bilirkişilerin bile yeterince çalışmadıklarından söz etti. Esasen tüm bunlar Halka, kendi birikimlerine dayanmamanın acı ve hepimizi etkileyen sonuçlardır. Sistemi suçlayarak, sonuç çıkmayacağı belli dilekçelerden söz ederek hedef şaşırtmak yerine, samimi bir öz eleştiri yapmak Halk nezdinde daha inandırıcıdır.

Camili Köyler Birliği Başkanı’na ise diyecek söz yok. Birliğin kuruluş felsefesini hiçe sayarcasına yörede istenmeyen çevrelerin sponsorluğuyla birtakım projelere girişerek başarılı olacağını sandı, buna gerçekten inandı, daha doğrusu inandırıldı. Birliğin varoluş nedenini, geçmiş tecrübeleri tetkik edip, Halka ve Macahel’in birikimlerine dayanarak yol almak yerine, vesayet çevreleriyle birlikte hareket etti ve böylece yapayalnız kaldı. Sonrasında da Birliği, hukuka aykırı bir tüzük değişikliğiyle Kaymakama terk edip, gitti. Halka dayanmayan yönetimin başarısızlığının bariz bir örneğini sergiledi ne yazık ki. Umarız başladığı hukuk tahsilini başarıyla bitirir ve edineceği hukukun üstünlüğü bilinciyle bundan sonraki hayatında, Birliğin tüzüğündeki kanunsuzluğa benzer hukuka aykırılıkların karşısında dimdik durur! 

Sonuç olarak; herkesin yaşananlardan ders çıkarmasını umuyor ve önümüzdeki dönemde gücünü Halktan ve Macahel’in birikimlerinden alan yönetim anlayışının hâkim olmasını diliyoruz.  


Haberin kaynağı : http://www.macahelbizimdir.org
Macahel Bizimdir İnisiyatifi