Maral Köyü Muhtarı (MBİ. Onur Üyesi) Hasan ŞİMŞEK’le Yapılan Röportajdan Alıntı
Macahel kendi iradesiyle, bilimsel olarak Müslüman olmuştur, kim kime ne empoze ediyor?
MacahelBizimdir.Org (MBO.): Son soracağımız konu Macahel tarihi konusu. Bu bağlamda sınırların çizilmesi, yörenin etnik ve kültürel yapısını değerlendirmenizi istiyoruz. Çünkü bu konuda da birtakım farklı girişimlerin olduğunu biliyoruz. Özellikle yörenin etnik yapısı üzerinden sınır, vatan, kilise vb. noktalarda çirkin söylemler ileri sürülüyor. Bu söylemlerin kaynağı da hepimizin malumu. Öncelikle yörenin tarihsel geçmişi konusunda bize aktarabileceğiniz şeyler nelerdir? Daha sonra bununla bağlantılı diğer hususları soracağız.
Hasan Şimşek (HŞ.): Şimdi bakın Macahel kendi dertleriyle uğraşırken, Macahel insanı yılın 12 ayını nasıl geçireceğini düşünürken, ekonomi bazında olsun, hayat şartlarını vs. düşünürken birileri çıkmış diyor ki, Macahel Hıristiyanlıktan dönmedir, Macahelli’ye Hıristiyanlık uygundur diyor şifahi de olsa. Bunlar çok garip şeylerdir. Macahel insanının ne Hıristiyanlıkla ne de Müslümanlıkla bir problemi yoktur. Macahel’de yaşayan insan, ben Hıristiyanlığı istiyorum diyorsa, buyursun dibimizde bir Hıristiyan ülkesi var, gider Hıristiyan şartlarını yaşar. Müslümanlık size kılıçla kabul ettirilmiş diyen garip insanlar var. Zavallılar var diyelim. Macahel insanı kılıçla Müslüman olmamıştır. Macahel insanı Acaristan-Çürüksu’dan önce Müslüman olmuştur ve name ile Müslüman olmuştur.
MBO.: Name dediğiniz?
HŞ.: Yani mektupla Müslüman olmuştur. Bilimsel olarak Müslüman olmuştur. Bilimiyle araştırarak, okuyarak Müslüman olmuştur. Kim bunun aksini iddia ediyor? Kim kime ne empoze etmeye çalışıyor? Evet bir Trabzon için kılıçla Müslüman oldu denebilir. Trabzon’u kötülemek için söylemiyorum. Yavuz Sultan Selim orada belki bir zorlama yapmış olabilir. Fakat Macahel’e herhangi bir askeri güç gelmemiştir. Bunun bir hikayesi de vardır. Yani Macahel’in ve daha sonra Acaristan-Çürüksu’ya doğru bir zincir olarak Müslüman olmasının bir hikayesi var. Fakat bir hikayeyi gerekirse bir başka zaman uzun uzun anlatabilirim, gerekirse yazılı olarak da aktarabilirim. Bunun aksini nasıl diyebiliyorlar? Çünkü Osmanlı İmparatorluğu Kırım Hanlığına kadar hakim olmuş bir imparatorluk. Bunu ileri sürenlerin ağza alamayacakları kadar büyük bir oluşum. Efendim benim dedem 12 sene, buradaki insanlar yetmemiş, Erzurum’dan, Kars’tan insan toplayarak çete oluşturmuş ve gitmiş Kırım’da Müslümanlığı için, Türklüğü için savaşmış bir insan. Tarihsel belgelerde geçiyor, Süleyman Çavuş olarak, gitsin araştırsınlar. Kim kime ne empoze ediyor?
Müslümanlıktan önceki kültürü, geriye dönüş olarak kullanmaya kimsenin haddi, yetkisi yoktur!
Elbette ki her yerin bir kültürü olmuştur, Müslümanlıktan önce. Çünkü buradaki yerleşim aşağıdan beriye doğru olmuştur. Batum’dan itibaren başlamıştır. Mesela Tema Vakfı’nın bazı yöneticilerinin bize dedikleri gibi, siz burayı istila etmişsiniz, siz gelmişsiniz burayı işgal etmişsiniz dediler. Biz burayı işgal etmedik dedim. Siz bizden önce buraya gelmiş olsanız biz buraya gelmezdik dedim. Yerleşim aşağıdan buraya doğru başlamıştır. Nasıl köy merkezinden mahallelere doğru yerleşim yayılmışsa aşağıdan yukarıya doğru yerleşim yayılmıştır. Mesela Batum’un Tsivnaret Mahallesinden, Köyünden, İremet bir nahiye gibi bir yer imiş, İmeret diye. Bu İmeretin bir köyü Tsivnaret ve Maral Köyü. Oradaki Tsivnaretin ismini buradaki bir mahalleye vermişlerdir. Buradaki mahallelerimizin çoğunun ismi, genelde aşağıdan gelinen yerlerin, köylerin isimleri verilerek ortaya çıkmıştır. Elbette ki o zamanın inançları kilise bazındaymış. O zamanda inançsız değilmiş demek ki bizim insanlarımız. Ama bunu bir geriye dönüş olarak kullanmaya kimsenin haddi, yetkisi yoktur.
Sınırların çizilmesinde oylama değil, tercihler olmuştur. Tercihte, Abdullah Efendinin Türkiye lehine çalışmaları…
MBO.: Bu sınırlar nasıl çizilmiş? Bir oylamadan söz ediliyor. Böyle bir şey olmuş mudur? 18 köyden oluşan Macahel nasıl 6 köye inmiştir?
HŞ.: Oylama yapılmamıştır, tercihler yapılmıştır. Macahel 18 pare köydür. Bu noktada Abdullah Efendi (Hoca) diye, Keda’da bir imamdan söz etmek gerekir, kendisi Acaralı. Bu adam o fakirlik zamanında dahi ülkemizin yüceliğini kavramış, devamlı Türklüğü övmüştür. Bir Cuma günü hutbe okurken Türkiye’yi övüyor.
MBO.: Nerede oluyor bu olay?
HŞ.: Acara-Keda’da. Diyor ki siz Türkiye’yi tutun, bu milletin önemini, farklılığını vurguluyor. Bunu överken, Türkiye’den de ajanlar, o zamanın şartlarına göre oradaki istihbaratı alınmış bu adam hakkında. Ancak, Rus tarafının ajanları da aynı istihbaratı alıyorlar. Hoca hutbeden iner inmez, Rus ajanları bunun etrafını sarıyor, elini kolunu bağlayıp götürüyorlar. Faytona bindirirler ve götürürler. Acara’dan 25 tane genç silahlanır, onların geçeceği ince bir geçitte yollarını keserler ve Hocayı ellerinden alarak kurtarırlar. Hoca Türkiye’ye gelir. Buradaki insanlara da aydınlatıcı bazı bilgiler verir. Bu kişi bizim akrabalardan biri aslında, yabancı da değil.
MBO.: Kimdir?
HŞ.: Şimdi, bizim Abbas Dursun’un üvey kardeşi Hamit Abinin dayısı sayılır. Esasen Abduloğlu’dur. Bu kişi gelir, buradaki insanlara da bazı nasihatler verir ve bu gider daha sonra Berta’da Devlet buna imamlık verir. Rus ajanları yine gider Berta’da bunu kurşunlar. Hamamda bunu kurşunlarlar, ama ölmez. Devlet yine kaldırır bunu Muğla’ya yerleştirir. Götürür orada yer verir. Türkiye Cumhuriyeti sahip çıkar, oraya yerleştirir.
MBO.: Bu kişi Macahelli mi?
HŞ.: Acaralı.
MBO.: Ama Macahel’e gelip gidiyor...
HŞ.: Tabi. İrtibatlı. Daha sonra Ruslar anlıyor ki Macahel ve Acara insanı Türkiye’ye kendini daha yakın görüyorlar. Müslümanlık bazında olsun, tarihsel bağ bakımından olsun daha yakın hissediyorlar. Ruslar buralara sonradan gelmeler zaten. Türkiye’nin toprakları aslına Acara, Osmanlının toprakları. Efendim, bunlar daha güçlü çalışırlar, gelip zorla, yumruk baskısıyla süngü gücüyle bu Macahel vadisinde belirli insanlara, ağalara veya öne çıkan dini inancı yerinde insanlara, zorla, derler ki siz insanları ikan edin, Rusyayı tercih etsinler. Ve bu 12 köyün insanlarını kandırırlar. İşte biri sürü insan var, ağalar vs. isimlerini belirtmek istemiyorum. 18 pare köyün merkezi, nahiyesi yine Camili’dir.
Macahel’in 12 köyü (köyün önde gelenleri), çeşitli vaatlerle, dini istismarla kandırılmıştır, ama şimdiki 6 köy bunu kesinlikle kabul etmemiştir
MBO.: Eskiden beri bu böyle miydi?
HŞ.: Evet. Eskiden beri şu anki Camili hep merkezdi. Yani Macahel tarihi boyunca bu böyledir. Şu anda ayakta duran bina 18 pare köyün hükümet konağıdır. Böylece 12 köyü, zorla olmasa da maddi imkan vererek, para vererek, yiyecek vererek, çeşitli imkanlar sağlayarak ve dini istismar ederek, dini yayımlarla o insanları Sovyetler Birliği’ne bırakmayı becerirler.
MBO.: Dini derken yine Müslümanlığın kullanılmasından mı söz ediyorsunuz?
HŞ.: Evet, Müslümanlığı kullanarak. Müslümanlığa hürriyet vereceği vadiyle. Aynı şeyi buradaki insanlara da sağlamışlardır. Maddi imkanlar; şekerleri bedava dağıtmışlardır, yiyecekleri bedava vermişlerdir, gazını, tuzunu vermişlerdir ki, ya Türklerde maddi olarak ne var, siz Türkiye’yi istemeyin, bak biz size yiyecek veriyoruz, içecek veriyoruz, gelin siz bizi tutun. O arada yine bizim akrabalardan, üstadımız Süleyman Efendi (Süleyman Karagülle’nin babası), o dönemde Camili’de nahiye müdürü. Sınır çizilirken, sınır komiseri olarak, askeri gücümüzden bir binbaşı gelir. Batum’da, Ankara’da, Moskova’da sınırlar çizilir. Esas itibariyle burada kimsenin tercihine bakılmaz. Ancak bu 6 köy insanı kesinlikle Rusyayı kabul etmemiştir. Bütün istifade tekliflerine rağmen kesinlikle kabul etmemiştir. Diğer köyün önde gelenleri Rusyayı istemiş oldu.
MBO.: Yani diğer köyler beraber, bu 6 köy beraber mi hareket ettiler?
HŞ.: Evet bu 6 köy beraber hareket etti. Yani bu 6 köye ne ağa tesir edebildi ne bey tesir edebildi, biz Türkiye’yi istiyoruz dediler.
MBO.: Bu 6 köyün birlikte hareket etmelerinin sebebi ne, mesela coğrafi olarak yakın olmaları bir sebep olabilir mi?
HŞ.: Zaten daha önce, birlikteyken de bu 6 köyün bir ayrıcalığı, farklılığı varmış. Buradan Batum’a gidip gelirken bile kendi aralarında bir birliktelikleri varmış, 6 köyün yaşam şartları farklıymış. Artık daha yüksek yerlerde yaşamış olmalarından dolayı mı dediğiniz gibi coğrafi nedenlerle mi bilemiyorum.
Sınırın çiziminde Süleyman Hocaefendinin rolü…
Bu ara, işte o üstadımız Süleyman Hocaefendi’nin de bu insanlara gayet doğru istikamet göstermeleri olmuştur. İlk başta sınır esasen, şu andaki Camili değil de bizim yaşadığımız Kavtaret Mahallesi imiş. Kvirika tepesi, Kvakibe, Kedastavi buradan aşağı doğru bizim bu Kavtaret sırtlarından aşağı dereye iniyor, oradan Çelistav tepesi, Kayalar’dan küçük yayla şeklinde. Esas sınır, haritada yer isimleri olarak bunlar. Orda bizim o üstadımız direniyor, diyor ki Kavtaret burası değildir, Camili’nin karşısındaki Kavtarettir diyor. Çünkü orada Kavtaroğulları vardı. Kavtaroğlu Dursun diye bir zat vardı orada. O zat da zaten orayı istiyordu. Çhutunetin karşı tarafta kalmasında o etkin olmuştur. Ve Kavtaret burası değil, bakın kavtaroğulları oradadır, Kavtaret orasıdır diye bu 6 köyün böyle kalmasını sağlamıştır.
MBO.: Bu girişimle sınır buna göre mi düzeltilir?
HŞ.: Tabi. Bu sefer bizim sınır komiserimizle Rus tarafı sınır komiseri arasında, bu tartışmadan dolayı bir mutabakat yapılır. Derler ki, o zaman madem oradan geçen Kavtaret burasıdır, hangi aile hangi tarafı isterse onun arazisinden sınır geçer. Şimdi Camili’nin karşısındaki mahalleyi düşünürseniz, vatandaşın arazisine göre sınır çizilmiştir. Mesela o Dursun ağanın bahçesine göre sınır çizilmiştir.
MBO.: Yani karşı tarafı tercih eden bu kişinin arazisine göre sınır çizilmiştir?
HŞ.: Evet. O kişi iki-üç sene oradan apar topar sürülür, köylerin o tarafta kalmasına sebep olan kişi böylece perişan olur.
Bundan sonra bu ülkenin büyüklüğünü anlayamayanlar, bu ülkedeki rahat ortamdan rahatsız olanlar kalkmış siz Hıristiyansınız, size bu yakışır diye şeyler söylüyorlar. Orayı kimse sizden esirgemiyor. Türkiye Cumhuriyeti oraya gitmek isteyen kimseye hayır gidemezsin demiyor ki.
MBO.: Evet Macahel tarihini kısaca öğrenmiş olduk.
HŞ.: Bu anlattıklarım çok kısa, özet şeyler. Belki tarihin binde biri.
Röportajın Tamamı: http://www.macahelbizimdir.org/Yazilar.asp?goster=yazi&id=142