ÖZET
Macahel Halkının İnisiyatifi Ele Aldığı, ""Macahel Bizimdir"" Dediği Dilekçe
Şikayet Dilekçesidir
İlgili Makama
ŞİKAYETÇİLER : Artvin İli- Borçka İlçesi'ne bağlı altı köyden oluşan MACAHEL YÖRESİ HALKI
Adres: Camili, Düzenli, Efeler, Kayalar, Maral, Uğur Köyleri Muhtarlıkları - Borçka/Artvin.
HUKUKİ SEBEPLER : 1) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası madde 74.
2) Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun.
3) Makamınızın bu konudaki yetkilerini düzenleyen
ve bu konuyla ilgili diğer tüm mevzuat.
KONU : Tema Vakfın'ın yöremizdeki tüm faaliyetlerinin durdurulup, yöremizden tamamen çekilmesi için gerekli bütün işlemlerin yapılması talebidir.
ÖN AÇIKLAMA
Aşağıdaki dilekçe ve ekindeki imzalar, başta TBMM. olmak üzere, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, İç İşleri, Orman Bakanlığı ve İlgili Bakanlıklara, Genel Kurmay Başkanlığına ve ilgili yerel ve ulusal tüm yetkili mercilere gönderilmiş dilekçe ve imzalardır.
Dilekçe ve imzalar, 2002 yılı içerisinde yöre önderlerinin öncülüğünde ve birçok Macahel gönüllüsünün çalışmalarıyla, halkın yoğun bir katılımı çerçevesinde toplanmış ve yazılmıştır.
Bu dilekçe ve ekindeki imzaların yayınlanmasının amacı, bir yayıncılık faaliyeti olarak, konunun, haber niteliğinde kamuoyunun bilgi ve ilgisine sunulması ve böylece dilekçede dile getirilen sorunun çözümüne katkıda bulunulmasıdır.
ŞİKAYET DİLEKÇESİDİR
(İLGİLİ MAKAM)
.........................................................
ŞİKAYETÇİLER : Artvin İli- Borçka İlçesi’ne bağlı altı köyden oluşan
MACAHEL YÖRESİ HALKI
Adres: Camili, Düzenli, Efeler, Kayalar, Maral, Uğur
Köyleri Muhtarlıkları - Borçka/Artvin.
HUKUKİ SEBEPLER :1) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası madde 74.
2) Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun.
3) Makamınızın bu konudaki yetkilerini düzenleyen
ve bu konuyla ilgili diğer tüm mevzuat.
KONU : Tema Vakfı’nın yöremizdeki tüm faaliyetlerinin
durdurulup, yöremizden tamamen çekilmesi için
gerekli bütün işlemlerin yapılması talebidir.
AÇIKLAMALAR
Bizler Macahel halkı olarak, hukuk kurallarına saygılı bir şekilde ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne bağlı, öncelikle bir vatandaş, daha sonra bir topluluk olarak yıllarca huzur içinde yaşadık, bundan sonra da bu şekilde yaşamaya devam etmek istiyoruz. Ancak son birkaç yıldır, doğayı koruma iddiasında olan bir vakıf (Tema Vakfı) nedeniyle varolan huzurumuz, aşağıda bir kısmını açıklayacağımız gerekçelerle, kaçmış durumdadır. Söz konusu sorunumuza yine hukuk kuralları çerçevesinde çözüm aramak istedik ve bu amaçla Anayasal bir hak olarak bu dilekçeyi yazma yoluna başvurduk. Tema Vakfı’nın yöremizde faaliyet göstermesini, makamınızca yapılacak kapsamlı soruşturma sonucunda daha ayrıntılı olarak ortaya çıkacak olan aşağıdaki gerekçelerle istemiyoruz.
1) Öncelikle mükemmel bir güzelliği bulunan yöremiz doğası, her türlü zor koşullar altında, yıllarca tarafımızdan korunmuş ve bundan sonra da yine tarafımızdan, hiç kuşkusuz korunmaya devam edecektir. Bu nedenle önemle belirtilmelidir ki, yöremiz doğasının korunmasına ilişkin en ufak bir problem bulunmadığı gibi, halk olarak da hepimiz bu konuda çok bilinçliyiz. Bunun en büyük delili, yöremizin uzun yıllardır aynı şekilde kalmış (bundan sonra da kalmaya devam edecek olan) muhteşem doğa güzelliğidir. Yöremiz doğasının korunması bir yana, Türkiye’nin her yerinin Macahel gibi doğal güzelliğe sahip olması için ücretsiz olarak çalışmaya hazırız.
Bu bağlamda, “Türkiye Çöl Olmasın” sloganı ile hareket eden ve kamuoyunda başlıca amacının doğayı koruma olduğu bilinen Tema Vakfı’nın, “çöl olma” şöyle dursun, korunmaya dahi ihtiyacı olmayan (çünkü tarafımızdan zaten yıllardır herhangi bir sorun olmadan korunmaktadır ve bundan sonra da korunacaktır) bir yörede, uzun çaplı olduğunu düşündüğümüz faaliyetlerde bulunması, Vakfın amacı hakkında en büyük, en açık şüphe sebebidir ve Vakfın asıl amacından farklı amaçlarla yörede bulunduğunun en başta gelen delilidir. Türkiye’de korunması gereken, vakıf olarak kanuni amaçlarını icra edebilecekleri onca ve öncelikli yer varken, korunma yönünde herhangi bir problemi olmayan yöremizde faaliyette bulunulması, ister istemez bizleri yukarıda belirttiğimiz şüphelere sevk etmektedir. Ayrıca vakfın, medyadan takip ettiğimiz kadarıyla, İstanbul’da bir kısım ormanların katledilmesine herhangi bir tepki göstermemiş olması da bizde, vakfın savunduğu amaç noktasında samimi olmadığı kanaatini daha da güçlendirmektedir.
2) İkinci olarak, Türk örf ve adetlerinin en önde gelen göstergesi olan “misafirperverlik” yöre halkı olarak bizim de en önemli özelliğimizdir. Bu noktada yöremiz, öncelikle hukuk kuralları çerçevesinde (çünkü yöremiz, sınırda bulunması nedeniyle Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu kapsamındadır) ve oldukça geniş olan misafirperverliğimiz kapsamında herkese açıktır. Bugüne değin bu özelliğimize leke sürecek hiçbir davranış içinde olmadık ve bundan sonra da olmak istemiyoruz.
Bu kapsamda, söz konusu vakıf temsilcilerine, sözünü ettiğimiz özelliğimizin bir gereği olarak bağrımızı açtık, evlerimize kadar misafir ettik ve misafirperverlik çerçevesinde gereken hizmetleri esirgemedik. Ancak ne yazık ki, sözü geçen vakfın yöremizde uzun vadeli, nereye varacağı şüpheli bir takım faaliyetlere girişmesiyle, sorunlar da beraberinde gelmeye başladı ve bugünkü aşamaya gelindi.
3) Yöre halkı olarak elbette ki yöremizin kalkınmasını şiddetle istiyoruz. Ancak bu kalkınmanın, tüm yöreyi kapsayacak biçimde adil bir şekilde, doğru kişilertarafından ve en önemlisi doğa güzelliğimiz bozulmadan gerçekleştirilmesini istiyoruz. Kalkınma derken bir takım beton yığınlarının yapılmasını, sanayi tesislerinin kurulmasını değil, sadece yöre halkının üretimine destek olunmasını kastediyoruz. Bu desteği gerçekleştirecek kişilerin başında da doğal olarak, adaletinden şüphe duymadığımız Devletimiz gelmektedir.
Doğayı koruma amacını taşıdığını bildiğimiz Vakıf, söz konusu amacını bir tarafa bırakıp, yöremizi kalkındırma görevine soyunarak, Macahel Arıcılık A.Ş. adı altında bir ticari işletme kurdu. Ancak yöre halkı olarak, devletimizin yetki ve görevi kapsamına giren ve asıl olarak doğayı koruma amacı olan bir vakfın böyle bir faaliyete girişmesini şüpheyle karşıladık. İnandırıcı bulmadığımız ve tamamen sınırlı bir kesimin rantsal gelir sağladığı bu şirketin üye sayısı, şu ana kadar beş - altı kişiyi geçmedi ve bedava dağıtılan hisseler dahi alıcı bulmadı.
4) Daha önce de belirttiğimiz gibi, yöremiz askeri yasak ve güvenlik bölgeleri kapsamında olup, yöreye giriş çıkışlarda, yörede doğmuş kimselerden dahi kimlik göstermesi istenmekte ve yöreye geliş amacı sorulabilmekte, yöre doğumlu olmayan kimseler açısından ise özel bazı izin işlemleri yapılmaktadır. Söz konusu özelliği nedeniyle yöremiz, turizme de kapalı olup, ancak belirttiğimiz koşullarda ve misafirperverliğimiz çerçevesinde yöreye giriş ve seyahat mümkün olabilmektedir. Bu noktada turizm tacirlerinin yeni gözdelerinin doğa turizmi olduğunu bilmekteyiz. İleri de Devletimizin taktiri kapsamında olduğunu da kabul ederek, ancak doğup, büyüdüğümüz, atalarımızın bir çok düşman işgaline karşı canını ortaya koyduğu ve vatan saydığımız bir yörenin halkı olarak bu konudaki düşüncemizin, tamamen yörenin doğal güzelliğinin bozulacağı endişesiyle, “misafire evet, betona hayır” şeklinde olduğunu ve yöremizin bir tatil köyü haline gelmesini istemediğimizi de belirtmekte yarar görüyoruz.
Özellikle son birkaç senedir, doğayı korumayı amaç edinen Vakıf öncülüğünde (vakfa yakınlığı ile bilinen Tempo turizm iş birliği ile ve yapılan ilanlarla) yöreye, oldukça dolgun bir ücret karşılığında, tamamen turistik amaçlarla (verilen ilanlarda Tema Vakfı Macahel Gezileri ifadesi kullanılmaktadır. Bkz., ekteki gezi planı) birtakım kişilerin getirilip gezdirildiği bilinmektedir. Bununla bağlantılı olarak, inşaatı devam eden ve konaklama tesisi adı altındaki (vakfın doğayı koruma amacıyla bağdaşmayacak şekilde, yörenin beton yığını haline gelmesine öncülük edecek nitelikteki) binanın, bir otel özelliğinde, bu amaca hizmet etmek için yapıldığı açıkça anlaşılmaktadır. Bu noktada özellikle vurgulanmak istenen husus, öncelikle yöremizin daha önce de belirtildiği gibi askeri yasak ve güvenlik bölgesi kapsamında olmasına rağmen, yöremizin doğallığını bozacağına inandığımız böyle bir inşaatın yapılmasına nasıl izin verildiği (birkaç defa uyarılmış olmasına rağmen inşaat halen devam etmektedir), ikinci olarak ise, yörede doğup büyümüş insanların dahi, yöreye girişte kimlik gösterme ve yöreye geliş amacını belirtme zorunluluğunun bulunmasına rağmen, söz konusu kişilerin ve getirdikleri turistlerin (misafir diyemiyoruz, çünkü bu kişiler para karşılığında yöreye getirilmişlerdir), yasak olması bir yana, hiçbir denetime tabi olmadan, kolaylıkla yöreye nasıl girebildikleridir. Acaba yukarıdaki kolaylıklar, söz konusu vakfın, doğayı koruma adı altında oluşturduğu çevrenin doğurduğu bir imtiyazın mı göstergesidir? Eğer böyleyse, bu durum Anayasanın, herkesin kanun önünde eşit olduğunu, hiçbir sınıfa imtiyaz tanınamayacağını, devlet organlarının eşitlik ilkesine göre hareket etmek zorunda olduklarını öngören 10.maddesine açıkça aykırı değil midir?
Kaldı ki bu vakfın temsilcilerinin, oluşturdukları bu çevreye güvenerek, özelde yöredeki faaliyetlerine karşı çıkan bizim gibi insanlara, genelde tüm yöre halkına, “ciğeri beş para etmez insancıklar”, “adam müsveddeleri” şeklinde sövme cüretini gösterebilmeleri (bkz., Efeler Köyü Muhtarı Cemal Kahya’nın vakfa gönderdiği şikayet dilekçesine verilen cevap) bu inancımızı güçlendirmektedir. Bu durum, vakfın, yine özelde yöre halkına genelde ise tüm ülke halkına bakış açısını açıkça göstermektedir.
5) Vakfın yukarıda birtakım örneklerini saymaya çalıştığımız bu faaliyetleri, sağlanan çıkarlar karşılığında, azınlık da olsa bir kısım yöre halkının (neye destek olduklarının farkında olmadan) desteği ile yürütülebilmektedir. Ancak birtakım menfaatler karşılığında taraftar edindikleri bu kişilerle, yıllarca kardeşlik ve yardımlaşma içinde beraber yaşadık. Oysa şu anda aramızda, “Tema Vakfı taraftarı (halk arasındaki deyimiyle Temacı)”, “Tema Vakfı taraftarı olmayan” şeklinde, ileride daha vahim bir hal alabilecek bir bölünme ortaya çıkmıştır. Böyle bir bölünmenin, yıllarca beraber yaşamış, zor doğa koşulları altında birbirine destek olmuş bir yöredeki kamu düzenini nasıl bozduğu ve gelecekte nasıl bozabileceği açıkça ortadadır.
6) Yukarıda sözünü ettiğimiz bölünmenin ve bundan sonra meydana gelmesinden korktuğumuz hukuk dışı eylemlerin tek sorumlusu, ilk önce doğayı koruma, daha sonra bölgeyi kalkındırma, şu anda bölgeyi turizme açıp rant sağlama ve ileride adını bilmediğimiz faaliyetlerle yöremize yerleşmeye çalışan ve kamu oyunda doğayı koruma amacını ön plana çıkararak destek kazanan ve bu desteği gizli amaçlarının göstergesi olan faaliyetlerinde kullanmaktan çekinmeyen Tema Vakfı’dır.
SONUÇ VE TALEP
Yukarıda arz ve izah etmeye çalıştığımız bir kısım gerekçeler ve makamınızca yapılacak ayrıntılı soruşturma sonucunda elde edilecek diğer veriler dikkate alınarak;
Yetkisi ve amacı dışında çalıştığına inandığımız, hali hazır durum ve ilerisi için yöremizin kamu düzeninin bozulmasına sebebiyet verdiğini/vereceğini düşündüğümüz Tema Vakfı’nın yöremizdeki bütün faaliyetlerinin durdurulması ve yöremizden tamamen çekilmesi için gerekli tüm işlemlerin yapılmasını, oy çokluğu ile, saygılarımızla arz ve talep ederiz.
...../......./2002
EKTEKİ LİSTEDE ADI-SOYADI VE İMZASI BULUNAN MACAHEL HALKI
EKLER : 1) Macahel Halkı’nın İmzaları
2) Tema Vakfı Doğu Karadeniz Gezi Planı
3) Efeler Köyü Muhtarı Cemal Kahya’nın Tema Vakfı’na yazdığı
dilekçe ve Tema Vakfı’nın verdiği cevap
Yazan : MacahelBizimdir | Okunma : 4594 |
Bu içeriğe oy verin Puan: 0 |
Oy : |
Oy veren : 0 |
|
Yorum ( 0 ) | Oy: | Bu içeriğe oy verin |